KORKU
Stefan Zweig'in yine düşündürücü olan bu eserinde okuyucuları yine şaşırtıyor. Her şeyin artık bitmiş olduğunu düşündüğümüz noktada aslında tüm hikayenin açıklığa kavuştunu öğreniyoruz.
Varlıklı bir eşe sahip olan ve refahtan neredeyse isteklerini yitirmiş bir kadının(lrene) duygularının, bir piyanist tarafından tekrar canlandırıldığını öğrenmemizle başlıyor hikayemiz. Aslında piyaniste karşı bir şeyler hissetmekten öteydi kadının duyguları, bunu bir görevmiş gibi yapmaktaydı. Ama bu yaptığı şey gün geçtikçe kadının hissettiği korkunun daha artmasına neden oluyordu. Bir gün kadının kabusu gerçek olur. Onun bu yaptığını bilen bir şantajcısı vardır.
Yaşadığı korku kadını çok sarsmıştır. Artık piyanistle görüşmemeye karar ve aslında onunla yaşadıklarının çok da önemli olmadığını düşünür. Korku anında ilk gözden çıkardığı kişi piyanist olmuştur. Artık tek isteği şantajcının ortadan kaybolması ve değerini sonradan anladığı ailesinin huzurunun kaçmamasıdır.
Ne yazık ki şantajcı, başkarakterimizin hiç beklemediği bir anda evinin kapısında karşısına çıkar ve ona adıyla seslenir. lrene artık ne yapacağını bilememektedir. Her ne kadar başlarda para vererek birkaç gün rahat nefes alabilse de zamanla şantajcının istediği para çok fazla olur ve lrene bu parayı karşılamak için son çare olarak nişan yüzüğünü verir. Artık işin içinden çıkamaz hale gelir. Kocası ona şefkatle yaklaşmakta onunla konuşmaktadır ama lrene bunların altında hep başka şeyler arar ve hiç rahat değildir.
Kendisine bir son hazırlamak ister ama önce yüzüğünü almalı ve bu hikayenin var olma ihitimalini ortadan kaldırmalıdır. Elinden geldiği kadar şantajcı kadını arar ama bulamaz. Kendini bir anda piyanistin evinin önünde bulur ve ondan yardım ister. Şantajcı kadının piyanistin sevgilisi olduğunu hatırlar ve bunu piyaniste söyler. Ama adam reddeder. lrene artık daha da çıkmazda hissseder kendisini. Bir oyuna getirilmiştir ve o kadını nerden bulabileceğini bilmiyordur. Nişan yüzüğü de ortada yoktur.
Kendisine hazırladığı sonu gerçekleştirmek için eczanenin yolunu tuttuğu sırada izlenildiğini düşünür. Sanki eşinin delici bakışlarını ensesinde gibidir. Ama arkasında hiçbir şey göremez. Tam ilacı alacakken eşini görür ve lrene eşinin her şeyi bildiğini anlar ağlamaya başlar eşi onu sakinleştirememektedir. lrene'ye her şeyin oyun olduğunu anlatır. Eşinin kendisine, ailesine çocuklarına dönmesi için yaptığı söyler. Ama lrene bunları duymamakta duysa bile anlamamaktadır.
Ağlamaktan neredeyse bayılan lrene uzun bir aradan sonra ilk kez kabus görmeden güzelce uyur. Sabah uyandığında ise uzun bir aradan sonra ilk kez böylesine huzurlu hisseder. Dünün parçalarını kafasında birleştirir. Ailesinin ve sahip olduklarının değerini hisseden başkarakterimiz, itiraf etmenin, ititraf edip ceza almaktan daha zor olduğunu öğretti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder